HAYALLERİM, AŞKIM VE TOSKANA EVLERİ

Birkaç yıl önce bir film kiraladım. Adı “UNDER THE TOSCUN SUN” idi. Türkçeye Kızgın Güneş adı ile çevrilmiş. Neden orijinal isimleriyle çevirmediklerini pek anlamam. Neyse uzun lafın kısası oldukça romantik bir filmdi..

Filmde eşi tarafından aldatılan bir kadının Toskana’ya giderek orada bir ev alması ve hayatının aşkını ve güzel dostlar ile dolu yeni bir yaşama başlamasını anlatıyordu. Çok ilham verici bildiğimiz şu kadınca kaçışlarımıza yataklık edecek çok güzel bir film. Mutlaka izlemenizi tavsiye ederim. Film ile ilgili detaylı bilgiyi bilahare yazarım.

Lafı çok uzatmayacağım. Ben bu film sayesinde Toskana’ya aşık oldum diyebilirim. Ve Toskana evlerine tabi.

Uçsuz bucaksız yeşil tepeler, tarlalar, harika bir şarap ve yüzyıllık ağaçların gölgesinde dinlendiğimi hayal ettiğim evlerden birkaç örnek.

Şu benim trilyonlarım geldiğinde (trilyon hikayemi bilmiyorsanız para ile ilgili yazılarımı okuyun) ilk yapacağım işlerden birisi oradan bir ev almak olacak. Baktım alamıyorum, bu durumda mutlaka her yaz oraya tatile gideceğim. Hem de aşağıdaki evlerden birisine.

Size de tavsiye ederim.

Güzarman

























































ERKEKLER NE İSTER -2


Güz'ün Sözü: Erkeklerin yaşlandıkça ruhu değil, sadece prostatı büyür!

Güzarman



• Sabah seksi çok hoşumuza gidiyor. Güne daha zinde başlamış oluyoruz.

Tabi canlarım, emrine amade 24 saat çalışan “sex machine” ile evlendin. Keçi gibi inatçı çocuklarınla uğraştıktan sonra, işten geldiğimde miden için açık büfe restoran karın şimdi sana açık büfe seks fantezilerini sunacak. Yanına bir de sarışın istermisin. Kadın budu, dilber dudağı. Köralasıa adam, bende sabah uyandığımda yanımda Danny De Vito değil, Hugh Jakman veya Johnny Deep istiyorum



• Ereksiyon olamayan bir erkeğe söylenmemesi gereken sözler var! 'Endişelenme, hiç önemli değil. Herkesin başına gelebilir', 'Büyük ihtimalle stresli ve yorgunsun' ya da 'Sana sanmak bile bana yeter' gibi... Bu bizler için fiziksel olduğu kadar bir kişilik sorunudur.


Sizin ne kişilik sorunu değil ki? Fenerbahçe Galatasaray skoru bile ereksiyon olmanızı engelledikten sonra.



• İlişkilerimizin ciddileşmesi ya da evlilik kararı almamız; aslında nasıl bir anne olacağınızı zihnimizde şekillendirmemizle gerçekleşir. Birçoğumuz da iyi ya da kötü kendi annemizi rol model olarak alırız.

Hııı o yüzden hala ağzınıza yemek vermemiz, çoraplarınızı bulmamız, donunuzu yıkamamız, arkanızı toplamamız gerekiyor. Bi altınızdan almadığımız kalıyor. Birde güçlü erkek modunda dolanıyorsunuz. Yesinler.

Evet 40 yaşına gelseniz bile onun küçük şirin oğlusunuz. Biz olmasak açlıktan ölürsünüz beee, evsizlerden farkınız kalmaz.



• Erkeğin kalbine giden yol mideden geçtiği kadar bizi güldürebilmekten de geçer. Birçoğumuz çocuk ruhlu olduğumuzu kabul ederiz... Siz de bunu artık kabul etseniz çok iyi olur!

Tatlım, yukarıda da dediğim gibi, emrine amade 24 saat açık büfe;
Mutfakta Emine Beder,
Yatakta Sharon Stone
Komedide Gürsel Birsel!

Biliyormusun ben sıkıldım, Gİ-Dİ-YOO-RUM

Ne ama Müjgan ben sadece Hürriyet’te okumuştum, o açıdan

Açıların senin olsun Tatlım, yuvarlaklar ve köşelerden başka bir şey bilmiyorsun zaten,
Ben 360 derece becerikliyim,Öptüm bye bye

BU GÜN MJ.NİN DOĞUM GÜNÜ


DOĞUM GÜNÜN KUTLU OLSUN MJ.
Bu gün Michael Jackson’un doğum günü. 29 Ağustos 1958 de dünyaya geldi. MTV’de onunla ilgili programı seyredince yeniden o günlere döndüm.


Bu akşam tüm dünyada her ülkenin yerel saati ile akşam saat 21:00 da ışıklarınızı bir kez yakıp söndürün. MJ’ye, popun kıralına olan sevgimizi göstermenin bir yolu. Bu ışıklar dün sevenlerinin ona gönderdiği dualar olsun.


Sevgili Michael, hiç kimse seni hayranların kadar sevmemiştir. Sadece hayranlarının sevgisi gerçekti. Bunun dışında herkesin sadece seni para makinesi olarak gördüğüne inanıyorum.

Biz üstüne para vererek albümlerini aldık, saatlerce televizyonda görünmeni bekledik, şanslı olanlarımız konserlerine gidebildi. Kalbimiz seni gördüğünde mutlulukla doldu.

Seni çoook seviyorum, çocuk ruhlu, bad, adam.

Sen kıralsın, sen doğaüstüsün, sen harikasın, sen bir tanesin, sen yıldızsın, hiç kimse senin olduğun noktaya ulaşamaz.

Eminim torunlarımızın torunları da seni tanıyacak.
Seni çooook seviyoruuuuz.


Güzarman.

SEN DE GİTME, NE OLUR, NE OLUUR MOONLIGHT


İşte bu kötü haber, sadece 16 bölüm haa. Ne diyeyim ben şimdi. Eh bu durumda yapımcılara kızmaktan başka çare yok.

Sahi biz kaç bölüm izledik ki, yanılmıyorsam ben iki hafta kadar izleyebildim. Bu durumda 8 bölüm kadar izlemiş oluyorum. Yanlış hesap yapmıyorsam ikinci sezonu bekleyeceğiz galiba.

Yani ben diğer 8 bölümü kaçırmadıysam. (Birinci sezenda kaç bölüm veriyorlar ki)


Koca bir ahhhhhhhh ve peeehhh diyorum.

Yorum ve bilgilendirme için sağolun arkadaşlar.


Neyse, tek kanallı çocukluğumun dizisi Dempsey ve Mcpeace, Mavi Ay dizilerinden sonra sabırsızlıkla beklediğim tek diziydi. (Tabi buu kıvamda:)


Sevgiyle kalın,


Güzarman

MOONLIGHT VE MICK ST JOHN ÇILGINLIĞI

Hadi itiraf edelim, uzun zamandır kadınların yüreğini yerinden hoplatan böyle bir dizi görememiştik. Adam çok yakışıklı, mimikleri, gülüşü ve Beth’e ve dudaklarına baktığı o sahnelerde sizin de içiniz kıpır kıpır olmuyor mu?
Aralarındaki çekimi oldukça başarılı bir şekilde yansıtmışlar. Warner Bross’u takdir etmek lazım. Yanlış bilmiyorsam CBC yayınlıyordu.

Mick St. John düğün gecesinde eşi Coraline isimli vampir tarafından dönüştürülüyor. 85 yaşında ve çok yakışıklı bir vampir. 4 yaşında iken kaçırdığı Beth yüzünden karısı Coraline’i öldürüyor. Ve tabi Beth büyüyor ve Mick ona aşık oluyor.
Her gece saat on ikide beyaz dizi kıvamında bir bekleyiş başlamadı mı? Birkaç arkadaşla konuştuğumda gizli gizli aynı adamı seyrettiğimiz öğrendim.

Her gece CNBC’de gece yarısı olduğunda kocaları yatağa gönderip yüzümüzde hınzır bir ifade ile St.Mick John’u seyrediyormuşuz da haberimiz yokmuş. Anladığım kadarıyla birinci sezon bitti. İnşallah CNBCE bir zamanlar Desparate Housewife’da ki başarısızlığı göstermezde ikinci sezonu çok bekletmeden verir.

Hadi kadınlar ne dersiniz küçük bir imza kampanyası başlatalım mı? Dizi hakındaki yorumlarınızı bekliyorum.
Güzarman
Bu arada çekici vampirimizi canlandıran Alex O’louglin’nin birkaç resminide eklemeden geçemeyeceğim.
Ağusralyada 1975 yılında doğmuş. Tembelliğimden çeviremedim. Ama aşağıda İngilizceden okumak isteyenlere kısa biyografisini ekliyorum. Sizlerden koca bir özür dileyerek.






Mini Biography
The Australian actor Alex O'Loughlin was born in August 1975.Alex started out his film career in 2004, when he starred in The Oyster Farmer as Jack Flange. The following year, he returned to the big screen in Feed as Michael Carter, a movie which he also co-produced and helped write. Also released that year was a movie titled Man-Thing, in which Alex played Deputy Eric Fraser.However, his most recent role in a feature film was that of Marcus Bohem in The Invisible, released in 2007. Alex acted in the Australian miniseries "The Incredible Journey of Mary Bryant" as the title role's husband. Alex also made his way to American serialized television, on "The Shield" as Detective Kevin Hiatt, the newest member of the strike team. Alex can be seen in August Rush as Marshall, a movie being released in 2007, and also Whiteout, potentially in 2008. In 2005, he was nominated for The Australian Film Institute's "Best Lead Actor in Television" for his role in "Mary Bryant". In 2006 he was nominated for the Logie Awards' "Silver Logie" in the same category and role.




























ERKEKLER KADINLARDAN NE İSTER?


Sanırım Hürriyet gazetesinde yayınlanmıştı, ben de onların istediklerine kısa cevaplar verdim.

Hayatım ne istiyorsanız daha çooook beklersiniz.



İşte erkeklerin ağzından ne istedikleri: Ve çok beklersiniz cevaplarım:)
• Evimizde kaldığınızda gömleğimizi ya da tişörtümüzü giymeniz çok hoşumuza gider ama sizi bütün gün onunla görmek bize hiç ama hiç seksi gelmez!

Bak bu konuda yorum yapamayacağım. Benim kombinezonum ve jartiyerimde sana hiç yakışmıyor zaten.

• Mum ışığı eşliğinde yenilen romantik akşam yemekleri sizin için! Bu tarz sürprizlerinizden hoşlanmıyor değiliz ve eşlik ediyoruz, ancak bizler birlikte yemek hazırlamaktan ya da ocak başı gibi daha rahat edebildiğimiz, kanıksadığımız lezzetleri tadabileceğimiz mekanlardan daha büyük keyif alıyoruz. Buna fasıl gecelerini ya da özel temalı eğlenceli geceleri de ekleyebiliriz.

Çok doğru, evrimleştiğiniz ilk günden itibaren sürü psikolojisindesiniz. Çılgınca takip ettiğiniz futbol maçları birlikte avlandığınız dönemden kalma ilkel bir içgüdü.
İki kişilik yemekler sizin için konuşacak bir şey bulamadığınız hayal gücünüz de az çalıştığı için oldukça sıkıcı.



• Erkeklerin bir araya geldiklerinde sadece seksten ve spordan bahsettikleri artık bir şehir efsanesi halini aldı... Oysa doğru değil! Bir araya geldiğimizde sizlerden hiçbir farkımız yok. Konuştuğumuz konularsa iş, kazanç, teknoloji, gelecek planlarımız, şaşıracaksınız belki ama izlediğimiz film ve diziler, arkadaşlarımızın nerede ve ne yaptıklarıyla sınırlı.

Sen bunu benim külahıma anlat. Bu arada dedikodu konusunu bize malediyorsunuz ama biz biliyoruz ki dedikodunun allahını siz yapıyorsunuz. Kim nerede kiminle, hatun nasıldı, arkadaş nasıl da patronun karşısında bok gibi kaldı, kim kimin eşiyle ne iş pişirmiş, kimin altında ne araba varmış, bu arabayı o kazançla nasıl almış.

• Arabayla, motosikletle, otobüsle ya da uçakla... Ulaşım tarzının hiçbir önemi yok! Bizler seyahat programına hakim olmayı severiz. Kabul edin, sütün aksiliklerimize rağmen tatilde keyifliyizdir. İnisiyatifi bize bırakın...

Hımm doğru, genelde diyaloglar şöyledir sayın tatile hakim bey:
-Jülide şortumu almadın mı, ama bu denizde hemen kurumuyor
-Jülide şapkam nerede onu valize koymuştum. (evet valiz hazırlama mantığın şapkanın yerini tahmin etmekten ibaret olduğu için…….)
-AAA ben bu oteli 5 yıldızlı sanıyordum, nasıl yani, çarşaflar her gün değişmiyor mu? Senin gördüğün o yıldızlar otel rezervayonun yaparken izlediğin maç skorları olmasın canım. Hayır değiştirmiyorlar. İşte bu yüzden sen o kirli çarşaflarda yatacaksın. Ben de her ihtimale karşı getirdiğim temiz çarşafta. CE-ZA-LI-SIN…




• Önemli soruları keyifli anlarımızda sormanızda fayda var! Maçtan önce, içkiliyken ya da yatmadan önce değil!

Sonuç çok fark ederdi sanki! İşiniz dışında kalan hayatınız da akvaryumdaki balık gibisiniz.
-aşkım musluk bozuk, tamir eder misin?
-haa, ne, tamam, gluck gluck, noluyor?
-Hiç evimizi su bastı, tahmin et neden! Hayatım bu hızla düşünürsen, yakında evinde boğularak ölen tek çift olacağız. Adama bak sanki 500 milyarlık soruyu sorduk.


• Kabul edin! Mutlaka erkek erkeğe geçireceğimiz zamanlar da olmalı. Halı saha maçları, lig karşılaşmaları, kulüp toplantıları, turnuvalar, araba bakımı yaptırmak gibi... Tüm bunlara iştirak etmek için erkek dünyasına yakın durmanız ve surat asmamanız gerekiyor. Tercih sizin!

Hııı hııı, sürü psikolojisi, ilkel çağlar, avlanma, sana bir şey hatırlatıyor mu?


Neyse devamını sonra getiririm. Çabuk sıkılıyorum ben.

Sevgiyle Kalın

PASİFLORA KOCAM!


Bazen kocalarınız da sizi delirtmiyor mu? Ben kocama bir isim taktım. Adı Pasiflora. Çıktığımız ilk günden itibaren ondan istediğim her şeye hııhııı… evet… der. Onun istediğim şeyi yapacağına inanırım. Ama asla değişmez. Şu on yıla yaklaşan sürede onda değiştiremediğim o kadar çok şey var ki.

Sayalım bakalım:

  • Asla çoraplarını kirli sepetine atmaz.
  • Asla ev işlerinde yardımcı olmaz. Hatta o kadarki bir süre evi 1 ay kadar ne sildim ne temizledim. Gördüğüm kadarıyla hayatından oldukça memnundu. Çünkü ben temizlik yapmaya başladığımda tutan feminist kadın (bu sadece bir terim, uyduğu için kullandım. Çünkü ben yerel düşüncenin aksine kadınların erkeklere hizmetçi olarak gönderilmediğine inanıyorum. Bu konuda ki düşüncelerimi bilahare yazacağım zaten) triplerim tutmadığı için halinden çok memnundu.
  • Asla içtiği kola kutularını kaldırmaz. (yatağımızın başucunda, mutfakta, çalışma masamızda, bilumum her yerde boş kola kutularını görebilirsiniz. Hatta o kadarki bu güne kadar içtiği kolaları peş peşe dizsek dünyanın çevresini bir kez dolaşırdı.)
  • Asla ev anahtarını yanında taşımaz. Zili çalar ve benim her seferinde ona kapıyı açmam gerekir. (Bu yüzden bir gün anahtarımı unutup birkaç gün tatile gitmek istiyorum, böylece kapıda kalırsa anahtarını yanına alması gerektiğini öğrenir.)

Her zaman söylediği ama asla yapmadığı şeylerden bir kaçı. Devamını sonra getiririm.

Hürriyet