Okan Bayülgen'in Ufolara Özel Programı Kaçıranlar İçin

Okan Bayülgen'in Tv8 de yayınlanan programının konuğu Haktan Akdoğan idi. Sirius Uzay Bilimleri Araştırma Merkezi kurucusu ve Başkanı olan Haktan Akdoğan uzaylılar, ufo gerçeği vb. konularda Türkiyede ilk Ufo Kongresini yapan kişidir. Ufo fenomenini hiç bir zaman medyatik hale getirmeden gayet ciddi araştırma ve yayınlarla ülkemize tanıtan Haktan Beyin çalışmalarını çok beyenmekteyim. Artık sıkılsamda Rezzan Kiraz'dan gına gelsede yinede seyrettiğim Hayatın Şifreleri programındaki dınınının dını dını nın tarzı müziklerle korku filmi  edasındaki program formatının aksine dün geceki Okanın programını çok beyendim. Gayet güzel magazine haline getirmeden Ufo gerçeğini bizlerle paylaştılar. Ellerine sağlık. İzleyemeyenler için aşağıdaki linki buldum. Ben tekrar izliyorum. Size de iyi eğlenceler.

Güzarman



Ufo Program Yayını

Benyamin Sönmez Anısına

Erken Biten Bir Başarı Hikayesi, Benyamin Sönmez

Müzik otoriteleri tarafından viyolonselin dahi çocuğu olarak kabul edilen Benyamin Sönmez, 28 yaşında kalbine yenildi.“Bana viyolonsel almasa da, popçusunu benden üstün tutsa da, pasaportuyla vize kuyruklarında beklesem bile ülkemden vazgeçmem”


Bu sözler viyolonselin dahi çocuğu olarak bilinen Benyamin Sönmez’e ait. Geçirdiği ani kalp krizi dolayısıyla belki de hayatının en başarılı döneminde, 28 yaşında aramızdan ayrıldı.




Müzik otoriteleri tarafından “Viyolonsel dünyasının genç ve karizmatik yeni üyesi”, “Gerçek bir müzik ilizyonisti”, “çalışında barok zarafetini ve Bizans renklerini barındıran genç Türk” olarak tanımlanan ülkemizin en genç viyolonselcisi Benyamin Sönmez’in zamansız ölümü ülkemizin müzik camiasını yasa boğdu.




BENYAMİN SÖNMEZ İÇİN HACETTEPE'DE TÖREN
Sönmez’in bir süredir yanında ikamet ettiği eşlikçi piyanistinin evinde Çarşamba günü kalp krizinden vefat ettiği bildirildi. Eve gelen doktorun, yaptığı ilk tıbbi muayene sonucunda Sönmez’in kalp krizinden öldüğü sonucuna vardığı açıklandı.

Genç viyolonselcinin, Hacettepe Üniversitesi’nde saat 12:30'da yapılacak törenin ardından naaşı Muğla’nın Fethiye ilçesine defnedileceği bildirildi.


KENDİ AĞZINDAN BENYAMİN SÖNMEZ'İN YAŞAMI


Andante dergisine verdiği röportaj’dan…


Bremen’de doğdum. Babam müzisyen. 1970’lerde sazını alıp, turist olarak Almanya’ya gitmiş, müzik grubu kurup, düğünlerde çalıyordu. Sekiz yıl sonra annem de Almanya’ya gitmiş. İki kardeşiz. Üç yaşındayken, ailem bizlerin Atatürk’ün çağdaş Türkiye’sinde eğitim alması, bu kültürle büyümesi için geri dönmüş. Çocukluğum Nasreddin Hoca’nın Akşehir’inde geçti. Yaşamı okulda değil, hayatın içinde öğrendim. Otomobillerin arkasına asılıp kenti gezer, Nasreddin Hoca’nın türbesine ziyaretçilerin attığı paraları toplayıp karpuz ziyafeti çekerdik arkadaşlarımla. Çocukluğumdan itibaren para kazanmam gerekti. 9, 10 yaşlarında sokaklarda börek sattım, çıraklık yaptım, evde hazırladığım limonataları otogarlarda sattım, aileme yük olmadan ilkokulu bitirdim. Evimizde her zaman müzik vardı. Babam eline tamburu alır, annem güzel sesiyle şarkı söyler, ağabeyimle kanun ve darbukayla onlara eşlik ederdik. Çocukluğumda oyuncak otomobilim, tabancam olmadı. Oyuncaklarım enstrümanlardı: Kanun, ut, cümbüş, org, darbuka, tambur, saz, ney, gitar… Kanunun üstünde yürür, orgun tuşlarını söker, sazın tellerini koparırdım, Babam varlıklı olmamasına karşın, kırılanın yerine yenisini mutlaka alırdı. Bana müzik sevgisini o aşıladı. Müzik eğitimi almamasına rağmen inanılmaz bir kulağı vardır. Evde viyolonsel çalışırken yayımın üstüne sinek konsa onu fark eder! Çocukluğunda müzik eğitimi almak istemiş. Ancak yaşadığı köy ortamında müzikle uğraşanlara Çingene gözüyle bakılırmış ve çok yadırganırmış. Kavak ağacından kendi sazını yapıp, gizlice çalarmış.


YETENEĞİMİ BABAMIN SAZ ARKADAŞLARI FARK ETTİ


Çocukluğumda babamın küçük bir müzik grubu vardı. Grup Laleli ile köylerde düğünlere gider, beni de yanında götürürdü. Düğün boyunca sahnedeki müzisyenleri imrenerek izler, eve gelince onları taklit etmeye çalışırdım. İşte bende sahneye çıkma hevesi o zamanlar başladı. Bir gün, babamın müzisyen arkadaşlarından biri yeteneğini fark ederek babama ısrarla ağabeyimi konservatuvara göndermesini tavsiye etmiş. Babam önerisine uymuş. Ağabeyim Mehmet Sönmez, Ankara Devlet Konservatuvarı’nı kazanıp, kontrbas bölümüne girdi. Belçika’daki uluslararası yarışmalarda birincilik ödülü aldı, Belçika Kraliyet Orkestrası’nda çaldıktan sonra Türkiye’ye döndü. Şu anda Cumhurbaşkanlığı Senfoni Orkestrası üyesi.


KLASİK MÜZİK DİNLEMEYE ŞOSTAKOVİÇ'İN CAZ SÜİTLERİ'YLE BAŞLADIM

Ağabeyim konservatuvara girdiğinde ben ilkokul öğrencisiydim. Tatillerde eve geldiğinde sürekli müzik dinlerdi. Bir gün dinlediği müzik dikkatimi çekti. Pikapta Şostakoviç’in Caz Süitleri çalıyordu. Eserden çok etkilendim, bütün gün bıkıp usanmadan dinlemeye başladım. İlgimi fark eden ağabeyim beni konservatuvar sınavlarına hazırladı. Açıkçası biraz endişeliydim. Konservatuvara başlamak demek çocukluğumun bitmesi demekti. Bisikletim, mahalledeki arkadaşlarım, annem, babam, her şeyi bırakmak gerekecekti. 13 yaşında Hacettepe Üniversitesi Konservatuvarı sınavlarına girdim, kazanamadım. Sınav jürisi ağabeyime, müzik kulağına sahip olmadığımı, kabiliyetsiz olduğumu söylemiş. Ortaokula devam ettim. Konservatuvara girmeye kararlıydım. Ertesi yıl sınavı kazanıp müzik eğitimime başladım. Hangi enstrümanı çalmak istediğim sorulduğunda, ismini sevdiğim için viyolonsel dedim. Ama ne şeklini ne sesini biliyordum. Parmaklarıma bakıldı, viyolonsel sınıfına girmeme karar verildi. Elimde kazanma belgesiyle yaylı sazlar atölyesine gittim. Çalgımla ilk kez orada karşılaştım. Doğrusu, viyola ya da keman sınıfına gönderilsem de şikâyet etmezdim, amaç müzikle uğraşmaktı, piyango viyolonsele vurdu.




SINAVDA FELAKET ÇALDIM, ERTESİ GÜN YARIŞMA KAZANDIM


Konservatuvardaki ilk yıllarımda üst sınıfların çalıştığı eserleri çalarak herkesi şaşırtırdım. Yeni başlayanlara kötü örnek olmak istemem ama, gam, etüd, egzersiz hiç çalışmazdım. Sabah ellerimi Dvorak ile açıp, günü Elgar ile kapatırdım. Viyolonsel bir tür eğlence aracıydı benim için. En etkilendiğim, Rostropoviç’ti. Schiff, Navarra, Fournier, Casals’ın albümlerini de hayranlıkla dinler, sadece Rostropoviç’i taklit etmeye çalışırdım. 17 yasına geldiğimde, bir viyolonsel yarışması ilanı gördüm. Programı, okulda öğrendiklerimizden farklı ve çok ağır eserlerden oluşuyordu. Dört ay zamanım vardı. Üstelik yarışmadan bir gün önce önemli bir sınava girmem gerekiyordu. Hocalarım programın farklılığı nedeniyle yarışmaya katılmama karşı çıktı. Sınavı askıya alıp, gizlice yarışmaya hazırlandım. Sınav günü geldi çattı. Fena halde bocaladım, ezber hatası yaptım, pis notalar saçtım etrafa… Rezil bir icraydı kısacası. Ertesi gün Bilkent Üniversitesi’ndeki yarışmaya gittim. Jüride Amerikalı bir viyolonselci ve Gürer Aykal’ın yanında, bir gün önce sınavda felaket icramı dinlemek zorunda kalan komisyonun üyesi Doğan Cangal oturuyordu. Birinci oldum. Bu sayede bir gün önce okulda şöhretine gölge düşürdüğüm hocam Nuray Eşen’e de kendimi affettirdim. Bu ödülden sonra çok daha ciddi çalışmaya başladım.


YURİ BAŞMET SOFRADA CEP TELEFONUYLA, GUTMAN'I ARADI

Hocalarım okuldaki eğitimin bana yetmediğini söyleyip, imkân bulabilirsem yurtdışına gitmemi öneriyordu. Bunun yollarını ararken, İstanbul’da konser vermem gündeme geldi. Eşlikçi piyanist bulamıyordum bir türlü. Tavsiye üzerine konservatuvar hocalarından Kırgız piyanist Gulmira Tokombeva’ya ulaştım. Yardım etmeyi kabul etti. İlk provada çalışımı çok beğendi. Seni Moskova Konservatuvarı’ndan sınıf arkadaşım, yakın dostum Yuri Başmet’le tanıştıracağım, dedi. Rastlantı olarak, o ay Başmet konser verecekti Ankara’da. Konserinden sonra Gulmira’nın evindeki yemeğe davet edildim. Yemekten sonra Başmet beni dinledi. Çok yeteneklisin, iyi bir hocaya ihtiyacın var, dedi. Hemen orada cep telefonundan Almanya’da hocalık yapan Natalia Gutman’ı aradı. Beni dinlemesi için rica etti. Zorlukla da olsa Gutman bu talebi kabul etti. O kadar heyecanlıydım ki o akşam hayatımın ilk votkasını Yuri Başmet’le içtim. Bu onunla son karşılaşmamız olmayacaktı...

GUTMAN'IN VİYOLONSELİ EŞLİĞİNDE TÜRK MÜZİĞİ ÇALDIM


Hocam Natalia Gutman’ın Moskova’daki evinden dünya “star”ları hiç eksik olmazdı, her ay mutlaka birileri yemeğe gelirdi: Başmet, Tretyakov, Lobanov, Virsaladze, Maisky, Masur, ünlü yazarlar, oyuncular… Sofra başında uzun uzun sohbet edilirdi. Bu güne kadar o evde hangi ünlü müzisyenle tanıştıysam, hepsinde aynı özelliğe rastladım. Hayatları büyük zorluklar içinde geçmişti. Yılbaşı gecelerini mutlaka Gutman Ailesi’yle birlikte kutlardık. Çok keyiflenince bana döner “Haydi Benyamin, bizlere Türk müziği çal” derdi… Bir yılbaşında votkayı fazla kaçırmış olacağım, teklifini kabul ettim. Viyolonselle bir taksim yaptım, bayıldı bu müziğe. O da aldı viyolonselini, tek ses çalmaya başladı. Ben de taksime devam ettim.


ALMANYA'DA KONSERİMDE ORKESTRAYLA TAKSİM YAPTIM


Klasik dışında, sıkıcı olmayan her türlü müziği dinlerim. Favorilerim: Ella Fitzgerald, Tony Bennett, Stephan Grapelli, Art Tatum, Lara Fabian, Rozenberg Trio, Laço Tayfa… Klasik Türk Müziği’ni de severek dinler, icra ederim. Özellikle Dede Efendi, Tanburi Cemil Bey’in eserlerini. Almanya’da orkestra eşliğinde verdiğim bir konserde bis’e çağrılmıştım. Orkestranın çaldığı tek ses üzerine taksim geçip, Almanlara hayatlarında belki de ilk defa duydukları bir heyecanı yaşatmıştım.


Hürriyetten alıntıdır

Marilyn Monroe, My Heart Belongs To My Dady, Şarkı Sözü ve Videosu

While tearing off a game of golf

I may make a play for the caddy
But when I do, I don't follow though
'Cause my heart belongs to Daddy
If I invite a boy some night
To dine on my fine finnan haddie
I just adore his asking for more
But my heart belongs to Daddy
Yes my heart belongs to Daddy
So I simply couldn't be bad.
Yes, my heart belongs to daddy
Da-da Da-da-da Da-da-da--ad
So I want to warn you laddie,
Though I think you're perfectly swell
That my heart belongs to Daddy
'Cause my daddy he treats it so well.




Marilyn Monroe, One Silver Dollar, Şarkı Sözleri ve Videosu

One silver dollar
Bright silver dollar
Changing hands
Changing hands
Endlessly rolling
Wasted or stolen
Changing hands
Spent for a beer his trinket
Won by a gambler's lust
Pierced by an outlaw's bullet
And found in the blood red dust
One silver dollar
One silver dollar
Changing hands
Changing hands
Love is a shining dollar
Bright as a churchbell's schime
Gambled and spent, and wasted
And lost in a dust of time
One silver dollar
One silver dollar
Changing hearts
Changing lives
Changing hands




Elvis Presley, Are You Lonely Tonight, Şarkı Sözleri ve Videosu

Are You Lonesome Tonight

Are you lonesome tonight, do you miss me tonight?
Are you sorry we drifted apart?
Does your memory stray to a brighter sunny day?
When i kissed you and called you sweetheart?
Do the chairs and your partner seem empty and bare?
Do you gaze at your doorstep and picture me there?
Is your heart filled with pain, shall i come back again?
Tell me dear are you lonesome tonight.
I wonder if you are lonesome tonight
You know someone said that the world is a stage
And you must play a part.
Fate had me playing in love twes my sweet heart.
Act one was when i met you; i loved you at first glance
You read your line so cleverly and never missed a 'q'
Then came act, you seemed to change and you acted strange
And why i'll never know.
Honey, you're lying when you said you loved me
And i had no cause to doubt you.
But i'd rather go on hearing your lies
Than go on living without you.
Now the stage is bare and i'm standing there
With emptiness all around
And if you won't come back to me
Then make them bring the curtain down.


Bu Gece Yalnız Mısın?
Bu gece yalnız mısın?
Beni özlüyor musun?
Ayrıldığımız için üzgün müsün?
Seni öptüğüm ve sevgilim diye çağırdığım
O parlak yaz gününün hatırası hala duruyormu?
Salonundaki koltuklar
Boş ve terkedilmiş mi görünüyor?
Gözlerin kapının eşiğinde
Beni mi hayal ediyorsun?
Kalbin acıyla mı dolu?
Geri dönebilir miyim?
Söyle sevgilim, bu gece yalnız mısın?
Bu gece yalnız olup olmadığını bilmek isterdim .
Bilirsin, biri dünyanın bir oyun olduğunu söyler,
Ve herkes bir bölüm oynamak zorunda.
Kader sana aşık olmamı seçti.
İlk bölüm, karşılaştığımız andı,
Sana ilk görüşte aşık oldum.
Sen rolünü akıllıca oynadın
Ve hiçbir ipucunu kaçırmadın.
Sonra ikinci bölümde sen değiştin,
Ve farklı davrandın.
Neden böyle yaptığını da asla anlayamayacağım.
Tatlım, beni sevdiğini söylediğinde yalan söyledin.
Ve senden şüphelenmem için hiçbir neden yoktu.
Fakat yine de sensiz yaşamaktansa
Yalanlarını duymayı tercih ederdim..
Şimdiki aşama ise boşluk,
Ve ben orada, boşluğun içinde duruyorum.
Ve eğer bana dönmeyeceksen perde kapansın.
Kalbin acıyla dolu mu?
Geri dönebilir miyim?
Söyle sevgilim, bu gece yalnız mısın?



Jackie Evancho, Con Te Partiro, Şarkı Sözleri ve Videosu

Con te Partiro – Andrea Bocelli – İngilizce (Çeviri) Şarkı Sözleri

Quando sono solo sogno all’orizzonte e mancan le parole
(When I’m alone I dream of the horizon and words fail)
si, lo so che non c’e luce in una stanza quando manca il sole
(Yes, I know there is no light in a room when the sun is absent)
se non ci sei tu con me / con me
(If you are not with me / with me)
su le finestre
(at the windows)
mostra a tutti il mio cuore che hai acceso
(show everyone my heart which you set alight)
chiudi dentro me la luce che / hai incontrato per strada
(give to me the light / you found on the street)
con te partiro
(with you i will leave)
paesi / che non ho mai
(countries which i have never)
veduto e vissuto con te
(seen and experienced with you)
adesso, si, li vivro
(now, yes, i will live them)
con te partiro
(with you i will leave)
su navi per mari
(on ships across seas)
che, io lo so / no, no, non esistono piu
(which, i know, no, no, no longer exist)
con te io li vivro
(with you i will live them)
quando sei lontana sogno all’orizzonte e mancan le parole
(when you are far away I dream on the horizon and words fail)
e io si lo so che sei con me / con me
(and I do know that you are with me, with me)
tu, mia luna, tu sei qui con me
(you, my moon, you are here with me)
mio sole, tu sei qui con me, con me, con me, con me
(my sun, you are here with me, with me, with me, with me)
con te partiro

(with you I will leave)
paesi che non ho mai
(countries which i have never)
veduto e vissuto con te
(seen and experienced with you)
adesso, si, li vivro
(now, yes, i will live them)
con te partiro
(with you i will leave)
su navi per mari
(on ships across seas)
che, io lo so / no, no, non esistono piu
(which, i know, no, no, no longer exist)
con te io li rivivro
(with you i will relive them)
con te partiro
(with you i will leave)
su navi per mari
(on ships across seas)
che, io lo so, no, no, non esistono piu
(which, i know, no, no, exist no longer)
con te io li rivivro
(with you i will relive them)
Io con te!
(I’m with you!)



Jackie Evancho, O mio Babbino Caro

Jacqueline Marie "Jackie" Evancho 2000 yılında dünyaya gelmiş Amerika doğumlu yetenekli bir çocuk. Youtube da yayınladığı klip yediyüzbinkez görüntülendi. American Idol yarışmasına çıktığında olağanüstü sesiyle tüm jüri üyelerini büyüledi. Küçük  bir kız çocuğundan beklenmeyecek kadar olgun bir sese ve şarkıları hatasız söyleyebilecek kadar iyi bir kulağa sahip. Aşağıda Jacki'nin videosunu sizin için koydum.

Güzarman












Maria Callas, La Traviata,


Maria Callas bu şarkıda sesini olağanüstü kullanıyor. Şarkının sözlerini araştırdım arkadaşlar, bir sürü sonuç çıktı, eh malum opera olunca insan tam anlamıyla ne dediğini anlayamıyor, sadece sesin tınısına kaptırıp kendini gidiyorsun. Bulduğum sözlerin hiç birisinden emin olamayınca bende yazmadım. Anlayacağınız sizde benim gibi bırakın kendinizi şarkının kollarına. Çok zevk alacağınızdan eminim. Tanrı vergisi bir ses.
Tek kelimeyle olağanüstü.

Güzarman

Rita Hayword, Gilda

Rita Hayword, çocukken idolümdü. Ona aşıktım, olağanü güzel, muhteşem kızıl şaçlar, müthiş bir fiziksel güzellik. Gilda en sevdiğim filmidir. Dans edişine, şarkı söylemesine...???, her şeyine bayılırdım. Filmlerinde şarkılarını onun seslendirmediğini duyduğum an yemek yiyordum ve elimdeki kaşığı yere düşürmüştüm. Peh, tam bir yıkım olmuştu benim için. Uzun bir süre küsmüştüm, tavşan dağa küsmüş dağın haberi olmamış misali. Daha onbir yaşındaydım:)

Ne zaman o güzel yüzünü görsem hayranlığım tepeye vurur hala. Ne olursa olsun hep idolüm olarak kalacak. İşte size Gilda dan muhteşem bir sahne ve en ünlü şarkısının sözleri.

Keyfini çıkarın. Güzarman


there once was an earthquake

in san francisco
back in 1906
they said that old mother nature
was up to her old tricks
that's the story that went around
but here's the real lowdown
put the blame on mame boys
put the blame on mame
one night she started to shim and shake
that brought on the 'frisco quake
so you can, put the blame on mame boys
put the blame on mame

they once had a shooting
up in the klondike
when they got dan mcgrew
folks were putting the blame on
a lady known as "lou"
that's the story that went around
but here's the real lowdown
put the blame on mame, boys
put the blame on mame
mame did a dance called the "hitchie koo"
that's the thing that slew mcgrew
so you can put the blame on mame boys
put the blame on mame
-->


Sarah Brightman, It's a Beatiful Day

Writer: DP, - / PETERSON, FRANK / PETERSON, FRANK / BRIGHTMAN, SARAH / VON DEYLEN, CHRISTOPHER / VON DEYLEN, CHRISTOPHER


Un bel giorno
Un bel giorno per morire.


Un bel di, vedremo
Levarsi un fil di fumo
Dall'estremo confin del mare.
E poi la nave appare.


With every new day
Your promises fade away
It's a fine day to see
Though the last day for me
It's a beautiful day


It's the last day for me
It's a beautiful day


It's the last day for me
It's a beautiful day

Maria Callas, Madame Butterfly

Maria Callas (asıl adı: Anna Maria Cecilia Sofia Kalogeropoulos, Yun.: Άννα Μαρία Καικιλία Σοφία Καλογεροπούλου; d. 2 Aralık, 1923; New York Şehri, ABD - ö. 16 Eylül, 1977; Paris, Fransa) ABD'de doğan, Yunan soprano. 1950'li yılların ve belki tüm zamanların en çok tanınan ve başından geçen sansasyonel olaylarla ses getiren sopranolarından birisidir.


Hayatı

New York'ta doğan Maria Callas Atina'da İspanyol soprano Elvira de Hidalgo'nun öğrencisi olmuş, çalışkanlığı ve sanat hevesi ile ilgi çekmiş, sanat yaşamına ise 15 yaşında başlamıştır. Atina Konservatuarı'nda ilk anda sesi kulağa kontralto gibi gelse de daha sonra sesinin oturmaya başlaması ile hocaları onun mezzo-soprano olduğunu farketmiştir.

















Callas, kariyerine Yunanistan Ulusal Operası'nda küçük bir rol ile başlamış, Madam Butterfly ve Tristan und Isolde ile ün kazanmaya başlamış, 1947'de Verona'da öne çıkmıştır. Kariyerinin başında Wagner'in operalarını yorumlayan Maria Callas 1953-1954 yıllarında ciddi anlamda kilo vermiştir.

Kariyerinde iyice yükselmeye başlayan Maria Callas, Norma'yı, Carmen'i, Puccini'nin ve Verdi'nin çeşitli operalarını yorumlamış, çıktığı soprano ve mezzo-soprano rolleri ile çağının bir numaralı opera şarkıcısı durumuna gelmiş, La Divina ünvanı ile kariyerini tamamlamıştır.


1950'lerde dönemin bir diğer ünlü opera şarkıcısı İtalyan lirik soprano Renata Tebaldi ile üstünlük yarışına girmiştir. Karşılıklı atışmalarda bulunan iki sanatçı birbirlerini aşağılayacak demeçler vermelerine rağmen sonunda her ikisi de birbirlerini takdir etmiştir. Tebaldi gibi bir sesi olmasını istediğini belirten Callas'ın ardından, Tebaldi de en iyisinin Maria Callas olduğunu kabul ederek bu üstünlük yarışına son vermiştir.

1957 yılında kocası ile evli iken bir armatör olan Aristotle Onassis ile tanışan Callas daha sonra Onasis ile bir aşk yaşamış ve böylece adını skandallarla da duyurmuştur. Aristotle Onasis ise daha sonra bir başkası ile evlenerek Callas'ın ve kariyerinin sarsılmasına neden olmuştur. Maria Callas 1977 yılında, 53 yaşında iken ani bir kalp krizi sonucunda hayatını kaybetmiştir


Un bel dì, vedremo

levarsi un fil di fumo
sull'estremo confin del mare.
E poi la nave appare.
Poi la nave bianca
entra nel porto,
romba il suo saluto.
Vedi? È venuto!
Io non gli scendo incontro. Io no.
Mi metto là sul ciglio del colle e aspetto,
e aspetto gran tempo
e non mi pesa,
la lunga attesa.
E uscito dalla folla cittadina,
un uomo, un picciol punto
s'avvia per la collina.
Chi sarà? chi sarà?
E come sarà giunto
che dirà? che dirà?
Chiamerà Butterfly dalla lontana.
Io senza dar risposta
me ne starò nascosta
un po' per celia
e un po' per non morire
al primo incontro;
ed egli alquanto in pena
chiamerà, chiamerà:
"Piccina mogliettina,
olezzo di verbena"
i nomi che mi dava al suo venire.
(a Suzuki)
Tutto questo avverrà,
te lo prometto.
Tienti la tua paura,
io con sicura fede l'aspetto.

English Translation of "Un bel di, vedremo"

One good day, we will see
Arising a strand of smoke
Over the far horizon on the sea

And then the ship appears
And then the ship is white
It enters into the port, it rumbles its salute.
Do you see it? He is coming!
I don't go down to meet him, not I.
I stay upon the edge of the hill
And I wait a long time
but I do not grow weary of the long wait.

And leaving from the crowded city,
A man, a little speck
Climbing the hill.

Who is it? Who is it?
And as he arrives
What will he say? What will he say?
He will call Butterfly from the distance
I without answering

Stay hidden
A little to tease him,
A little as to not die.
At the first meeting,
And then a little troubled

He will call, he will call
"Little one, dear wife
Blossom of orange"
The names he called me at his last coming.

All this will happen,
I promise you this
Hold back your fears -
I with secure faith wait for him.

Etta James, At Last Şarkı Sözü ve Videosu

At last

My love has come along
My lonely days are over
And life is like a song
Oh yeah yeah, at last
The skies above are blue
My heart was wrapped up in clover
The night I looked at you
And I found a dream that I could speak to
A dream that I can call my own
I found a thrill to press my cheek to
A thrill that I have never known
Oh yeah yeah, and you smile, you smile
Oh, and then the spell was cast
And here we are in Heaven
For you are mine at last

Etta James, It's Man's Man's World

Etta James (asıl adıyla Jamesetta Hawkins, d. 25 Ocak 1938) ABD'li blues, soul, R&B, Rock&Roll, gospel ve caz şarkıcısı. En büyük başarılarına 1950'ler ve 1960'larda blues ve R&B tarzlarında ulaştı. James en çok, Mack Gordon ile Harry Warren'in "At Last" adlı şarkısının kendisine ait versiyonuyla ve sözlerini kendi yazdığını iddia ettiği "I'd Rather Go Blind" adlı şarkıyla popüler oldu.[1] James toplamda altı Grammy ve on yedi Blues Music Award kazandı.

James Brown, It's A Mans Mans World, Şarkı Sözleri ve Videosu

James Brown'ın bu şarkısı en sevdiğim parçasıdır. Çünkü bir erkeğin kadınsız hiç bir şey olduğunu söyler.Şarkı sözlerinide içeren bir videoyu sizinle aşağıda paylaşıyorum. Umarım beyenirsiniz.

Güzarman

James Joseph Brown, Jr. (d. 3 Mayıs 1933, Güney Karolina – ö. 25 Aralık 2006, Atlanta, Georgia), ABD’li müzisyen, şarkıcı, söz yazarı, soul ve funk müziğin babası.

Yaşamı


Sorunlu çocukluğu kariyerini de belirlemiştir. 16 yaşında silahlı soygun suçundan ilk kez hapise girdi. 4 sene demir parmaklıkların arkasında kaldıktan sonra kilise korosunda şarkı söylemeye başladı. Kısa zamanda sesi ve ilahilere getirdiği özgün yorumları ile dikkati çekti. 20. yüzyıl dünya müzik tarihinin kilometre taşlarından biri olan James Brown, 1955 yılında ilk albümü “Please Please Please” i çıkarttı. Büyük ses getiren ilk albümünün ardından rock’n roll’un babalarından sayılan Little Richard ile tanıştı ve upsetters grubu ile çalışmaya başladı. 1958 yılında R&B single’ı “Try Me” ile listelerde üst sıralara yerleşerek ününü pekiştirdi. 1992 yılında “grammy hayat boyu başarı ödülü” alan James Brown, filmlerde de rol aldı ve şarkıları film müziği olarak da kullanıldı. Sanatçı yaşamının son yılında 12 Temmuz 2006 tarihinde İstanbul Parkorman’da bir konser verdi. 24 Aralık 2006 tarihinde ağır akciğer iltihabı ve zatürre sebebiyle Atlanta’daki Emory Crawford Long hastanesine kaldırılan James Brown, 25 Aralık hastanede hayatını kaybetti. [1].


25 Aralık’ta zatürre teşhisiyle kaldırıldığı hastanede hayatını kaybeden soul müziğin babası James Brown, 31 Aralık günü ABD’nin Georgia eyaletine bağlı Atlanta kentine gömüldü






Bu da Waylon a young man from the Netherlands sings It's a man's world off James Brown in Hollands Got Talent


Altınözü Belediyesi Köpekleri Böyle Katletti!

Nasıl mı katlediyorlar arkadaşlar, işte böyle, geceyarısı sessizce yaklaşıyorlar onlara, Sonra bu insanlar evlerine gidiyorlar, çocukları ile oynuyorlar. Bu insanlar çocuklarını seviyorlar ama bu sevgide eksik olan bir şey var. Merhamet.
Haa muhtemelen cuma namazlarınıda kaçırmıyorlardır. Güzel Allahımızın karşısında el pençe divan durduklarında af diliyorlar mı acaba? Sanırım cevabını sadece Allah biliyor.
Suç belediye çalışanlarının mı? Hayır, belediye başkanına sormak lazım?

Veysi Kurt'dan Van, Muş, Hakkari Civarı ve Tekirdağ İçin Deprem Uyarısı

Bildiğiniz gibi Veysi Kurt'un web sayfasından bahsetmiştim. Kendisinin bu günkü tahminlerinden çok kısa bilgi geçiyorum. Ancak deprem tahmin detayları için lütfen kendisinin web sayfasını ziyaret edin. Daha öncede dedeğim gibi üslubunu anlamakda zorlanabilirsiniz. Ancak devamlı okuduğunuz zaman alışıyorsunuz. Lütfen bu beyefendinin yazdıklarını ciddiye alın derim. Şahsen ben alıyorum.
Allah'ım hepimizi çok kötü doğal felaketlerden korusun.

Sevgilerimle

Güzarman1)MARMARA SINIRLARI, Tekirdağ mürefte civarı: 4.3 büyüklüğünde deprem belirtisi.


2)Girit civarı:5.3 olmassa 5.9 olur.


3)Eğer önceden doğu anadolu da (muş,hakkari ve ağrı üçgeninde) yani van civarında:"5.3" olmassa "5.9" olur.


Deprem Detayları İçin Veysi Kurt'un Web Sayfası


4)İnşaallah Van civarı "6.3" olmaz.







Çakralarımızı nasıl açabiliriz?

Bionereji uzmanlarına göre; Eğer çakralarımızın kapandığını öğrendiysek ve açmaya niyetliysek,  o günlerde  beslenmemizde biraz rahatlama yaşamamız, kırmızı et yemekten kaçınmamız ve sebzeli yemeklere ağırlık vermemiz, artı bol su içmemiz gerekiyor. Doğada olmak, mesela, çimlerde yürümek de çok etkili. En önemlisi, eğer sık sık denize giremiyorsak, leğene ılık su koyup, içine beş çorba kaşığı tuz, bir çorba kaşığı elma sirkesi ekleyip, ayaklarımızı o suyun içinde on dakika dinlendirmemiz gerçekten işe yarıyor. Aynı suyu dizlerden aşağı doğru masaj yaparak negatif enerji atılıyor.

İnsan  vücudunda 7 ana çakra olduğunu belirten Davut İbrahimoğlu, çakraları açmak için insanın öncelikle alfa aşamasına geçmesi gerektiğini belirtiyor ve şunları söylüyor. "En zoru olan alfa aşamasına geçmeyi öğreneceksiniz. Alfa aşamasına ise beyin jimnastiğinden sonra geçiyorsunuz. Ve Alfa aşamasına geçmek için de en az kırk  gün, sabah ve akşam olmak üzere bir öğün, beyin jimnastiği yapıyorsunuz. Yataktan kalkıp elinizi yüzünüzü yıkayıp, tekrar yatağa yatıyorsunuz. Uyku halinde yatar gibi bacaklar ve eller yanda uzanıyorsunuz. İlk on gün, 100'den 1'e kadar derin nefes alıp vererek sayıyorsunuz, ikinci on gün  50'den 1'e sayıyorsunuz aynı şekilde. Üçüncü on gün 25'den 1'e ve son on gün ise 10'dan 1'e  sayıyorsunuz. Bundan sonra sizin beyniniz alfa aşaması için hazır alıyor.  Bu aşamaya geçince çakralarımızı rahatlıkla açabiliriz. Ancak bunun için hangi çakramız açık, hangisi kapalı, bunu öğrenmeliyiz. Bu işlemi ise rahat bir şekilde, bir sarkaçla ya da alyansa ip bağlayarak yapabiliriz. İçimizden diyoruz ki, çarka açıksa saat istikametinde, kapalı ise ters istikamette dönsün.  Bu bizi zihinsel olarak etkiliyor ve doğanın pozitif yönü saat istikametinde olduğu için, eğer çarka açıksa o istikamette dönüyor. Kapalı ise ters istikamette dönüyor. Tars istikamette döndüğü durumda o çarka kapalı anlamına geliyor ve açılması gerekiyor. Bu durumda yapılacak işlemler var. Bunun için beynimizi kullanıyoruz. Vücudumuzda bulunan güç merkezlerinden en önemlileri olan dalak-kalp ve beyin üçlüsünden en çok beyni kullanıyoruz. Sol eli alına koyup sağ elimizi ise kapanan çarka üzerine koyuyoruz. Bu sırada 5'ten 1'e kadar rakamları sesli olarak söyleyip her sayıdan sonra derin bir nefes alıyoruz. Tabii ki sadece bunu yapmak yetmiyor. Meditasyon da çakraların açık tutulması ve açılmasında çok faydalı. Formül ise basit. 4-8-16+2 formülünü buldum. Herkes uygulayabilir. Bunu yapmak için rahat bir durumda bağdaş kuruyorsunuz. Kuyruk sokumunuz yerle temasta olsun. 4 saniye nefes alıyorsunuz, aldığınız nefesi 8 saniye içinizde tutuyorsunuz, tuttuğunuz nefesi 16 saniyede dışarı veriyorsunuz 2 saniye de bu işleme  ara veriyorsunuz ve bunu 10 kere yapınca, beş dakika meditasyon yapmış oluyorsunuz."







Psikolog Dr. Davut İbrahimoğlu, işlevleri farklı olsa bile bütün çakraların aynı şekilde açıldığına dikkat çekiyor. Her çarkanın bir salgı bezine tekabül ettiğini belirten İbrahimoğlu, "Çakralar; kök çakrasından(kuyruk sokumunda) başlar. Kök çakrası renk olarak kırmızıdır. Organ olarak cinsel organlara ve aşağıya doğru gider ve biz üç tür enerji,  yer enerjisi, kozmik enerji ve besinlerden enerji alırız. Kök çakrası kapalı olunca yerden enerji alamayız. Ve kök çakrası  kapalıysa fiziksel olarak kendimizi aşırı yorgun, sevgi kaynağımızı yoksun hissederiz, aşırı halsizlikle birlikte cinsel ihtiyaçlarımızı azalmış hissederiz. Depresif oluruz. İkinci çakramız haç çakrasıdır. Renk olarak turuncu bez olarak böbrek üstü ve yer olarak bağırsaklarımızdır.   Bu kapanınca neşemiz kaybolur. Kabız oluruz. Üçüncü çarka midedir, renk olarak sarı, bez olarak pankreastır. Bunun kapanması bizim yaratıcılık gücümüzü azaltır. Kalın bağırsakta sorun, midede yanma olur. Dördüncü çarka kalp çakrasıdır, rengi yeşildir.  Bezi timüs bezidir, kapanması kalp ve ciğerlerde rahatsızlıklara neden olur, kendimize hakimiyeti kaybederiz. Beşinci çarka gırtlaktır, yeri troid bezidir, renk olarak mavidir. Dünyaya açılan pencere de diyebiliriz, boğazımızı kollarımızı sarar. Bu kapalı olunca insanlara iletişim kurmakta zorluk çekilir. Boyun ve sırt ağrısı olur. Altıncı çarka alın çakrasıdır,  iki kaşın arasındadır, üçüncü gözdür, renk olarak çivit mavisidir, bez olarak hipofizdir, yer olarak göz kulak ve alnın bir bölgesini ihtiva eder. Bunun kapanması durumunda ön sezileriniz zayıflar. Kulak ve baş ağrısı yapar. En son çarka ise tepe çakrası, başın biraz üzerinde bulunur, rengi mordur. Mor rengin yüksek olması, ruhsallığınızın güçlü olmasıdır.  Kapanması halinde migren ağrıları olur. Ruhsal dünya kıt olur. Fiziksel dünyaya bağlılık artar.. Çakraların açılması insanın yeteneğine ve ne kadar kapandığına bağlıdır. Günlük meditasyon hayatımıza sokulursa kapanması zor olur. Bunlarla beraber sağlıklı düşünme de olmalı."
Çakralar
1.Kök çakrası: Üreme organlarıyla ilgilidir. Bu  çakra belkemiğimizin sonuna bağlı olup, bacaklarımızın arasından yere doğru yönelir. Rengi kırmızıdır. Bağlantılı olduğu element "toprak"tır ve yaşama içgüdüsü, bedene ve fizik plana bağlılık eğilimi ile alakalıdır. Yaşama isteğimizi ve canlılığımızı destekler. Dengeli çalışması, bedensel sağiık, güvenlik duygusu ve yaşama sevinci olarak tezahür eder. Bu çakra cinsel beze tekabül eder.
2.Haç çakrası: Böbreküstü bezleriyle alakalıdır. Rengi turuncudur. Karın bölgesinin alt kısmında yer alır. Bağlantılı olduğu element "su"dur ve cinsellik duyumları ile alakalıdır. Dengeli çalışması, duyumsal yoğunluk, cinsel doyum ve değişimi kabul etme becerisi olarak tezahür eder.
3.Güneş sinir ağı: Pankreas bezini yönetir. Rengi sarıdır. Duygusal bedenimizle bağlantılı olup, arzularımızı, yaratıcılığımızı ve ilişkilerimizi yönlendirir. Kişisel güç, irade, özsaygı duygularımız bu çakra ile ilintilidir.
  Bağlantılı olduğu element "ateş"tir. Dengeli çalışması, enerji, verimlilik,  çabuk karar verebilme ve güç faktörünü baskıcı olmadan kullanabilme yetisi olarak tezahür eder.
4.Kalp çakrası: Timus bezi ile ilgilidir . Dokunma duyumuzu kontrol eder. Sevgi ve şefkat duygularımız ile ilintilidir.
Bağlantılı olduğu element "hava"dır. Sağlıklı çalıştığında, sevgi, şefkat, barış ve güçlü bir adalet anlayışı olarak tezahür eder.
5.Gırtlak çakrası: Tiroid bezini yönetir. beşinci çakramız boğazımızdadır. Rengi parlak mavidir. Sanatsal yaratıcılığımız ve kendimizi ifade etmemiz için gereken enerjiyi sağlar. Bu çakra dünyaya açılan penceredir.
6.Alın çakrası(Üçüncü göz):Hipofiz bezi ile bağlantılıdır.  Rengi çivit mavisidir. Aynı zamanda "üçüncü göz çakrası" olarak da bilinen bu çakra, iki kaşın ortasında yer alır.Sezgilerimiz, durugörü, hayalgücümüz için gereken enerjiyi sağlar.
7. Tepe çakrası: İpofiz bezi ile alakalıdır . yedinci çakramız başımızın tepesinde tam ortasındadır. Rengi mordur. Taç çakra olarak da bilinen bu çakra, saf farkındalık olarak bilinen bilinç seviyesine karşı gelir.Beş duyunun algılayamadığı, zaman - mekan ötesi birlik alemiyle  bağlantı noktamızdır.  Bilgelimizin ve ruhsallığımızın gelişmesi ve anlayışlılığımızın artması için gereken enerjiyi sağlar. 

Bana Dostunu Söyle...

Çok samimi iki arkadaş vardı. Biri çok kurnaz ve atılgan; diğeri ise çok saf, dürüst ve sessizdi. Bir gün kurnaz olan, saf olanın yanına gidip işlerinin bozulduğunu söyleyerek ondan para istedi. Saf kahramanımızın kalbi de saf ve temiz olduğundan kırmadı can dostunu, verdi elinde avucunda ne varsa… Kurnaz arkadaş bu parayla islerini düzeltti. Bir süre geçmişti ki aradan kurnaz olan, saf arkadaşından; arkadaşının evlenmek üzere olduğu nişanlısını istedi. Kızı çok beğendiğini ve onsuz yaşayamayacağını söyleyerek… Saf olan, nişanlısıyla konuştuktan sonra, onu da verdi çok sevdiği dostuna.


Gün oldu saf olanın işleri bozuldu. "Arkadaşım beni ortada bırakmaz" diye düşünüp kendisine bir iş vermesini istedi kurnaz arkadaşından… Kurnaz olan; arkadaşına, yanında bir iş bile vermedi. Saf olan, kendisini ortada bıraksa da kızamadı can dostuna…
Bir gün parkta saf olanın yanına hasta ve yaşlı bir adam yaklaşıp fakir olduğunu, ilaçlarını bile alamadığını söyledi. Bizimki yaşlı adamcağıza acıyıp, ilaçlarını aldı. Sonra tutup karnını doyurdu… Evini öğrenip ara ara yemekler götürdü. Bir zaman sonra yaşlı adamın öldüğünü duydu. Çok üzüldü… Yaşlı adamın aslında çok zengin olduğunu ve bütün mirasını kendisine bıraktığını öğrenince de çok şaşırdı. Saf kahramanımız artık zengindi… Biraz da sevdiği dostuna olan kırgınlığıyla, bir ev aldı kurnaz dostunun evinin karşısında.








Bir gün saf olanın evinin kapısını dilenci bir kadın çaldı. Yaşlı kadın; çok aç olduğunu söyleyerek yiyecek alabilecek kadar para yahut birkaç parça yiyecek istedi. Saf kahramanımız o kadar iyi kalpliydi ki; kadını içeri davet etti... Karnını güzelce doyurması için. Kadının kimi kimsesi olmadığını öğrenince de, kadına evinde bir oda verdi. İyiliğin altında kalmadı kadıncağız da, kendince evin işlerini görmeye koyuldu.
Aradan bir süre geçince, kadın ve saf kahramanımız neredeyse anne oğul gibi oldular. Kadın, artık evlenip bir yuva kurmasını tembihlemeye başladı bizimkine… Bizimki ilk aşkından aldığı yarayla aklında böyle bir düşünce olmadığını söylediyse de çok direnemedi. Gel zaman git zaman yaşlı kadın bizimkine; kendisine uygun bir kısmet bulduğundan bahsedip tanışmalarını çok arzuladığını söyledi. Bizimki çok sevdiği yaşlı kadını kıramadı ve kabul etti kızla görüşmeyi. Bu tanışma sonucunda büyük bir aşk doğdu… İşin sonu evliliğe kadar gitti. Düştüğü zorluklardan sonra kendisi için her şey iyi gitmeye başlayan saf kahramanımız, kırgın olduğu halde kurnaz dostunu da düğününe çağırdı.




Düğün devam ederken saf kahramanımız içindekileri daha fazla tutamayarak eline mikrofonu aldı. Ve başladı yıllardır içine attıklarını birer birer anlatmaya… Candan sevdiği arkadaşına elindeki tüm birikimi verdiğini, sonra sevdiği kadından arkadaşının mutluluğu için vazgeçtiğini... İşleri bozulup dara düştüğünde bu dostunun ona fabrikasında bir iş bile vermediğini... Tüm bunlara rağmen arkadaşı için hala sahip olduğu her şeyi verebileceğini anlattı.
Salondaki herkes bu konuşma üzerine duygulandı. İçten içe merak ettiler; bu kadar vefasız olan kişinin kim olduğunu… Kurnaz olan dayanamadı ve aldı eline mikrofonu başladı anlatmaya:
- Bu hikâyedeki vefasız dost benim. Lakin hikâyeyi bir de benden dinleyiniz… İşlerim bozulduğunda dostuma gittim ve borç istedim. Sağ olsun elinde avuncunda ne varsa fazlasıyla verdi ben de bu parayla işlerimi düzelttim. Evlenmeye hazırlanıyordu ki ondan nişanlısını istedim. Çünkü nişanlısı onu parası için istiyordu arkadaşıma layık bir eş değildi. Arkadaşım bana nişanlısını da verdi. Sonra arkadaşımın işleri bozuldu, fabrikama gelerek benden iş istedi... Can yoldaşım saydığım arkadaşımın emrimde çalışmasına gönlüm razı olmadı. Bu fabrikada senin de hakkın var desem gururundan kabul etmeyeceğini biliyordum. Zor zamanında arkadaşımı ortada bırakmaya da gönlüm razı olmadı. Parkta yanına gelen yaşlı adam benim babamdı. Babam çok hastaydı. Babamı onun yanına gönderdim ki; babam vefat edince fabrikadan payını vermeye sebebim olsun. Sonra gördüm ki; kendine bakmaz oldu. Kapısına gelen dilenci benim annemdi. Annemi yanına gönderdim ki; dostuma iyi baksın. Ve son olarak söyleyebilirim ki; bu gün benim en mutlu günüm. Zira can dostumun evleneceği bu bayan; benim kız kardeşim. İşte biz böyle dostuz…


http://www.sihirlihikaye.com/iki-arkadas.html

Bir CIA Fıkrası

CIA, Rusya'da bir kasabaya casus yerleştirecekmiş. Çevrede Ruslar'ın nükleer araştırma merkezleri varmış. Ama öyle bir casus olacakmış ki, tıpkı bir Rus gibi...
Önce Amerika'da, Rusya'daki kasabanın bir benzeri yapılmış. Yüzlerce başvuru arasından seçilen casus adayı, yıllarca bu yapay kasabada yasamış... Rusça'yı o bölgenin lehçesiyle öğrenmiş... Ruslar ne yer, nasıl içer, nasıl şakalaşır, nasıl kızar, hepsi en ufak ayrıntısına kadar öğretilmiş. Ve zamanı gelince bir imtihandan geçirilip, uçakla kasabanın çevresine atılmış.
Amerikalı casus, kasabaya adımını atar atmaz, eliyle koymuş gibi barı bulmuş. Dalmış içeri, herkesi Rus usülü selamlamış ve barmene votka söylemiş... Barda da fazla kişi yokmuş, biraz sonra ondan başka kimse kalmamış... Barmenle oradan, buradan, sağdan soldan konuşmaya başlamışlar. Vakit geçmiş... Barmen casusun omuzuna elini atmış:
- Haydi Co, kalkıp karakola gidelim, seni teslim edeyim.
Amerikan casus şaşırmış ama bakmış kurtuluş yok! Kaçamayacak... Yola çıkmışlar... Amerikalı dayanamamış, sormuş:
- Çok merak ediyorum, benim Amerikalı olduğumu nasıl anladın? O kadar güzel Ruslaşmıştım ki!
Meyhaneci gülmüş:
- Her şeyin tamam olmasına tamam da bizim buralarda pek zenci Rus bulunmaz


İdam Yada Beraat

Adam üzerine yıkılan suçtan dolayı mahkemeye düşmüş. Mahkeme öyle bir safhaya gelmiş ki artık adama ceza verilip verilmeyeceği bile tartışılır olmuş. Son karar olarak ya beraat ya idam verilecekmiş. Hakim: "İki kağıt alıp birine idam, birine beraat yazacağını" söylemiş. Adamın çektiği kağıtta ne yazıyor ise o karar uygulanacakmış.
Zaten suçsuz olan adam, bu suçun kendisinin üzerine yıkılması işinde hakimin de olduğundan şüphelenmiş. Eğer hakim de işin içinde ise iki kağıtta da "idam" yazacağını biliyormuş.
Hakikaten de adam şüphelerinde haklıymış. Hakimin ikisine de "idam" yazdığı, iki kağıt rastgele karıştırılıp adamın önüne sunulmuş. Adam kağıtlardan birini alıp ağzına atmış, hemen çiğnemeye başlamış. Çiğnerken de demiş ki: "Seçtiğim kağıt budur!". Adama kızacak olmuşlar ama adam demiş ki:
- Eğer yediğim kağıt idam ise diğer kağıtta beraat yazacaktır, fakat eğer yediğim kağıt beraat ise diğer kağıtta idam yazacaktır!
İki kağıtta da idam yazdığından, adam salıverilmiş.
İlgili web sayfası


Hürriyet