Kediyle Köpeğin Dostluğu

Denizli'de Pamukkale Üniversitesi (PAÜ) Sosyal Tesisleri arkasındaki bahçede bir yıldır herkesi kıskandıran bir dostluk yaşanıyor. Dişi bir sokak köpeğinin üzerinde oturan kediyi görenler şaşkınlığını gizleyemiyor. Kınıklı Kampüsü içindeki Sosyal Tesisler arkasındaki bahçede bir kedi ile köpek arasındaki dostluk herkesi kıskandırıyor. Bir yıl önce yavruları belediye tarafından alınan sokak köpeğinin, yanına gelen yavru kediyi sahiplenmesiyle başlayan ve bugüne kadar süregelen dostluğu görenler hemen fotoğraf makinelerine sarılıyor. Sevimli dostlar çoğu zaman birlikte gezerken, köpek kediyi diğer köpeklerin saldırılarından da koruyor. Kedinin köpeğin üzerine çıkarak oturması ise dostluğun temellerinin ne kadar sağlam olduğunu kanıtlıyor. (DHA)

Video İçin Kedi Köpek Dostluğu

Küf Project, Sigara

Şaşırtmaya devam ediyorlar,
Sigara! from KÜF Project on Vimeo.

Küf Project

Çok güldüm dün.

Kanal D de haberlerde izledim, meğer Ankara'daki tuvalet eylemini yapan çoçukların ilk projesi değilmiş bu. İşin aslı böyle bir grup olduğunu duyunca şaşırdım, daha önce Tosun Paşa eylemi yapmışlar, koptum.
Aslında birazda endişelenmedim değil bu gençler adına.
Niye mi ? Açıklayacağım;

Ben özallı dönemde büyüdüm, hani şu sabah yataktan kalkar kalmaz zam haberlerini aldığımız zamanlar, semranın papatça çiçekleri, davulcu damat asım vb.
Neyse, anap 2 dönem üst üsde hükümet olmuşdu, iyimidir kötümüdür tarih gösterir, ama ben bu zamlar yüzünden fena takıktım Anap'a. E malum, dar gelirli bir ailenin çocuğu olarak büyüyünce, bakkala yazdırdığımız veresiyelerin durduk yerde borsa gibi yükselmesi fena halde canını sıkıyor insanın.
-ya naptın ibrahim amca yaaa, hani dün zeytin, peynir borcumuz 10 liraydı ne zaman çıktı bu 30'a yaaa, ben anneme nasıl diycem
türünden diyaloglar zamanı yani

neyse uzatmayayım, tüm bunlara rağmen o dönem politikacıların çoğunu tasvip etmesemde (beyaz güvercinim rahmetli  Karaoğlan Ecevit hariç ) Demirel'in, Özal'ın hatta ve hatta eski refah yeni saat partili Erbakan'ın espri anlayışı vardı. Onlar her tiye alınmalara, karikatürlere ses çıkartmaz güler geçerlerdi,

Sevgili Levent Kırca'nın hükümete yönelik tüm eleştirel esprileri sorun olmazdı.  Farkındaysanız son 10 yıldır böyle program yapan pek komedyen yok,

Neyse devir birazda içten içe hepimizin korktuğu bir dönem,

Neyse bu çocuklar adına korktum, neme lazım 3 kişi birayaya geldiler diye çete kurmaktan, eskaza ergenekona balyoz olmaktan  falan diye tutuklanırlarsa yazık olur valla.

PAC-MAN from KÜF Project on Vimeo.



Video çalışmaları hiç fena değil, facebookda da ufak çapta hayran toplamışlar,
Bu arada geçenlerde Amerikan komedyenlerinden David Letterman da idi galiba, Al Gore çıkmıştı, hani şu İngiltere'nin eski başbakanı, adamcağız bir iki yumurtalı protesto nedeniyle kitap imza gününü iptal etmek zorunda kaldığını anlatırken gülüyordu.
Acaba Amerika'nın özenilecek şeyleri konusunda hata mı yapıyoruz.

Neyse siyaseti sevmesemde, siyasetçilerin biraz eleştiriye, espriye açık olmasını talep edecek kadar demokratik bir ülkede yaşıyoruz sanıyorum.

KÜF PROJECT

Zihninizdeki Sesi Sustun 3

Kendimi bildim bileli yaşadığımız günlük hayatın ötesini sorgulamışımdır. Küçük bir çocukken bile eğer şu an düşünmesem, hayal kurmasam ne olur diye merak ederdim. Sanırım çocukken ruhsal olarak daha temiz ve kirlenmemiş oluyoruz. Anı yaşamayı, çevremizde gördüğümüz güzellikleri, çirkinkileri yargılamadan sadece varlığını hissederek yaşamayı biliyoruz.

Daha önce ACI BEDEN den bahsetmiştim. Hepimizin temel sorununun geçmiş gelecek kaygıları, insanlara, çevreye karşı hissettiğimiz hatta düşlediğimiz negatif hisleri ve düşünceleri susturamamak olduğunu anlatmıştım.
Özetle Acı beden tüm bu negatif düşünce ve duygulardan beslenmeyi seven tarafımızdır. Özünde Ego nun kendisini ve varlığını devam ettirme isteği yatmaktadır.

Peki Egodan ve acı bedenimizden nasıl kurturuluz. Aslında bu iki yönümüzden tamamen  kurtulmak diye bir şey söz konusu değildir, tabi ermiş değilseniz.(bkn. Zaytung, Hindistan; bokun püsürün içinden yükselen bilgelik)

Ama üzerinizdeki etkisini azaltabilirsisiniz. Arkadaşlar şu fani hayatımda binlerce şey okuyup, değişik ruhsal deneyimler yaşadıktan sonra temelde tüm bilgelerin aynı şeyi söylediklerini gördüm.

ANI YAŞA,
GEÇMİŞ ve GELECEK düşüncelerinden, duygularından arın.
İÇİNDEKİ dinliginliği keşfet.

İşin sırrı budur, sadece anda kalmayı başarabilmek, unutmayın geçmiş bitti, gelecek ise daha gelmedi. Sadece ve sadece bu an içinde yaşadığın ve hissettiklerin gerçektir.

Anı Yaşamak egonun sürekli, hadi daha kötüsünü düşün, daha kötü senaryolar üret diyen sesine izin vermeyecektir.
An da kalmak hiç susmayan Zihin seslerinizi susturacaktır.
Anı Yaşamak size iç huzurunu getirecektir.

Anda kalmanız dileğiyle

Güzarman

Buna da Siz Cevap Verin Arkadaşlar!

E ben daha önce cevap vermiştim hadi buna da siz cevap verin,

http://guzarman.blogspot.com/2009/08/erkekler-kadinlardan-ne-ister.html

Bir erkek ne ister?


- Gökten yağmur değil kadın yağsın ister.

- Maçların 90 dakikadan 24 saate çıkarılmasını ister.

- Evli olmak ama bekar gibi yaşamak ister.

- Ön sevişmenin Aydın Havası kısalığında olmasını ister.

- Ölecekse skor yaparken ölmek ister.

- Bir bakışı canlar yaksın ister.

- Bütün kızlara ellemek ama, el değmemiş bir kızla evlenmek ister.

- Çocukluğunda annesinin, yaşlılığında kızının arkadaşlarını ister.

- Kadınları " Çocuklarımın anası " Elimin kiri " vs. sıfatlarla kategorize etmek ister.

- Aldatmak ve aldatınca hoş görülmek ister.

- TV 'nin karşısında horlaya horlaya uyumak ister.

- Her istediğinde sevişilsin, az sevişilmiş hatta mümkünse sevişilmemiş ister.

- Bütün kadınların "verici" , bir tek kendi kadınının "Sadıka Hanım " olmasını ister.

- Bilimin bir gün erkeklerin kadınlardan daha zeki olduğunu ortaya çıkarmasını ister.

- Kendi anlayışsızlığını örtbas etmek için kadınların anlaşılmaz olduğu masalını dünyaya yaymak ister.

- Bir kadınla sonuca varmak için aşılması zorunlu olan o kahrolası merhalelerin hiç olmamasını ister.

- Akıllı kadından hoşlanıyor görünmeyi ister.

- Kadının kıt akıllısını ister.

- Kadının güzel kalça , bacak ve göğüsten oluşan bir süs bitkisi olmasını ister.

- Eskimiş (50 lik) kadını bozdurup iki yirmibeşlik almayı ister.

- Romantizm denen ve işleri zorlaştıran baş belasının tez günde yok olmasını ister.

- Üst'lerinin erkek, ast'larınında kadın olmasını ister.

- Ahçı, hizmetçi, anne, hemşire, seks bombası, güzellik kraliçesi karışımı bir kadına sahip olmak ister.

- Para ya da bulunduğu konum sayesinde tavladığı kızların , ağarmış saçlarına aşık oldukları masalına inanmak ister.

- Ne evdekinden ne ötekinden vazgeçmek ister.

- Dünyadaki bütün kadınları ister..

- Verseniz de yetinmez, Mars'takileri de ister

EVKUR la Ev Kurma!

Bak şimdi reklamlarda gördüm de yine sinirlendim. Evkur la ev kurmayın kardeşim, ben bulaşık makinemi ev kurdan almıştım, şişlide mağazaya girip sevimli satıcı kızın harika satış teknikleri sonucu makinayı almaya ikna oldum. Kız harbiden harikaydı, tam satışçı.
Neyse o görevini yaptı, ödeme için aşağıya inmemiz gerektiği söylendi, yaklaşık 20 dakika boyunca kuyrukta bekledik, e haklısın salaklık bizde değilmi, bırak git kardeşim, yok gitmedik. Sıra bana geldi, paramı hemenceciiiik kredi kartımdan çekiverdiler, ama fatura işlemleri için yan gişede oturan arkadaşdan bir şeyler  gelmesi mi ne gerekiyordu, saçma sapan bir düzen işte, neyse beklemeye devam ettik.
Bir 20 dakikadan fazla da böyle oyalandık. Tabi sonunda tepem attı, hemde ne atma, homurdanmalarım kızgın söylenmelere döndü, sonunda müdürünüzle görüşmek istiyorumlara kadar geldi dayandı, tabi müdür bey-bayan için yukarı çıkmamız söylendi, çıktık, bir on dakikada öyle bekledik. E gidemiyorsun tabi çünkü parayı çekme işini hemen hallettiler ama iş faturamıdır nedir diğer konulara gelince beklemeye alındık.

Sonunda bana müdür diye 20lerinde bir kızcağız gönderdiler. E olsun, derdimi anlattım, sorunu söyledim, gayet güzel dinledi, dinledi, dinledi,
ve bana klişe klişe, gecikmeden dolayı özür dilediğini ama biraz daha beklememiz gerektiğini söyledi. Sonrada bana dönüp
-size yardımcı olabildim mi demezmi

bende teller koptu tabi, sonrasını hatırlamıyorum, yanımdaki yeğenim anlatmıştı.

-yardımcı olmakmı yardımcı olmakmı diye başlayıp kızın bana tüm söylediklerini aynen taklid edip sonra da mağazadan çıkmışım.

Ev kurdan ki o zamanlar şişlide oturuyordum, makinanın gelmesi 3 gün sürdü, paket maket hak getire çevresini bir naylonla sarmışlar bir iki adam çıkardı bıraktı gitti. Teknik servis gelip kuracakmış. E tamam dedim, neyse onlarda bir gün sonra mı ne geldi, veeee poşeti açtılar

ne mi oldu,
makinanın içi ıslak, içinde bir paket sigara küflenmiş orada duruyor, nasıl mı çözdük, valla kardeşim ne siz sorun ne ben söyleyeyim ama iflahımı kestiler.

Bi dahada tövbe dedim valla, EVKUR MU, aman ha

Ama makinam Siemens, ben memnunum, hatta çamaşır makinemde Siemens, ama onu kendi mağazasından almıştım. E ders oldu tabii bi daha markaların kendi bayilerinde şaşmam

Güzarman

Microcosmos- Radiohead- No Surprises



No Surprises;


A heart that's full up like a landfill,
a job that slowly kills you,
bruises that won't heal.
You look so tired-unhappy,
bring down the government,
they don't, they don't speak for us.
I'll take a quiet life,
a handshake of carbon monoxide,
with no alarms and no surprises,
no alarms and no surprises,
no alarms and no surprises,
Silence, silence.
This is my final fit,
my final bellyache
with no alarms and no surprises,
no alarms and no surprises,
no alarms and no surprises please.
Such a pretty house
and such a pretty garden.
No alarms and no surprises (get me outta here),
no alarms and no surprises (get me outta here),
no alarms and no surprises, please.

MİKROKOSMOZ, AŞK BUDUR

Güzün Sözü:
Kadın: Tatlım Mikrokozmosdaki sümüklüböcek kadar ön sevişme öğren yeter, o zaman neden çiçek almıyorsun diye başının etini yemezdim :)  :)
Erkek: Tanrım ! Sen yine hangi salak pembe diziyi izledin.

Tanrım,

Aşk, aşk, aşk, havada aşk kokusu var, ne kadar muhteşem, ne kadar olağanüstü bir güzellik,
Tanrım sen mükemmelsin,

Güzarman

Ps:Mutlaka sesli izleyin, yoksa bir esprisi kalmıyor

Hakkımda

Hakkımda




30 larını aşmış, çalışmaktan yorulmuş, istifasını verdikten sonra evde krizler geçiren, yıllardır meditasyon denemelerinde uyuyakalan bir kadınım. Kendimle sorunum var, sizinle yok, çünkü zaten buralarda değilsiniz. Kendim yazıyor kendim okuyorum, blog konusunda acemiyim, yazmaktan sıkılıyorum, dolayısıyla nadir yazı yazıyorum. Hayvanları seviyorum, kocamıda bilahare, şu sıralar nasıl para kazanırım diye deli deli düşünüyorum, her gün hayalimde köşeye üç kuruş koyuyorum, bu sayede 40 yaşıma geldiğimde tam 2.000.000 YTL yani 2 trilyon, param olacağına inanıyorum. Kazanacağım parayla denize nazır, koca bahçeli bir evde oturduğumu hayal ediyorum. Aslında gerçekle düşü ayırdemediğimi bikinilerimi giyip, salonda halının üstünde yüzmeye başladığımda farkettim. guzarman.wordpress.com da da bu yazıların aynısını görebileceksiniz. Neyse sıkıldım ben gidiyorum.

Zihninizdeki Sesi Susturun-2

Merhaba,

Bir önceki yazımızda ACI BEDEN den bahsetmiştik. Acı bedenin ego ile ilişkisi son derece sıkıdır. Ego bildiğimiz gibi özellikle geçmişteki olumsuz deneyimlerimizden, duygularımızdan ve düşüncelerimizden kaynaklanır.
Kendimize karşı bir saniye samimi olduğumuzda bunun katı bir gerçek olduğunu kabul etmeliyiz. Sürekli beynimizde yarattığımız olumsuz düşüncelerden zevk aldığımızı görürüz. Kızdığımız kişilere haddini bildirebileceğimiz senaryolar yaratırız. Geçmiş aşk acılarımızı bir şarkıyla hatırlar yüreyimizin o günkü gibi acıyla burkulmasından garip bir zevk alırız. Melankoli yaratmaktan dolayı mutluyuzdur. Ama tüm bunlar gerçekmidir peki.

Neden şu anda varolmayan bu negatif duygu ve düşünceleri yaratıp zihnimizi sürekli meşgül ederiz, neden bedenimizde tekrar tekrar varolan bu duyguların bizi yıpratmasına izin veririz.
Aslında bizler suçsuzuzdur. Bunları isteyen Egomuzdur. Bu sayedece varlığını devam ettirir ve sürekli güçlenir.

Acı Beden Kendini Nasıl Yeniler isimli bölümde Eckhard Tolle bundan da bahsetmiştir.

-Acı beden, çoğu insanın içinde yaşayan yarı otomom bir enerji biçimidir ve duygulardan oluşan bir varlıktır. Kendine ait ilkel bir zekası vardır ve tüm canlılar gibi, onun zekası da öncelikle varlığını sürdürmeye odaklanmıştır. Tüm canlılar gibi,periyodik olarak beslenmek zorundadır ve kendini yenilemek için ihtiyacı olan yiyecek, kendisininkine uygun bir enerji olmalıdır, yanı benzer bir titreşime sahip olmak zorundadır. Duygusal açıdan acı veren herhangi ir deneyim, acı beden için yiyecek olarak kullanılabilir.
İlişkilerde dramlar kadar olumsuz düşünceleri de sevmesinin nedeni budur. Acı bedenin mutsuzluk bağımlılığı vardır.
İçinizde sürekli olarak duygusal bir olumsuzluk ve mutsuzluk arayan bir şeyin var olduğunu öğrenmek sizin için sarsıcı olabilir.
Gerçek şu ki bunu başkasında tespit etmek, kendi içinizde tespit etmekten çok daha kolaydır.
Mutsuzluk sizi kontrolü altına aldığında sadece ona son vermeyi istememekle kalmazsınız, aynı zamanda olumsuz duygusal tepkilerden beslenebilmek için başkalarınında sizin kadar acınası durumda olmasını istersiniz. 


Zihninizdeki Sesi Susturun

Her gün kafanızdaki sesi dinlemekten yorulmadınız mı?
Bazı günlerin nasıl geçtiğini bile anlamıyorsunuz  değil mi?
Bazen düşüncelerinizi bir an duymamak ne büyük lütuf olurdu değil mi?
Ben yıllardan beri uğraşıyorum, zaman zaman başarılı olduğum oluyor, ama hala bu konuda beynimi disipline sokamadım. Ya gelecek planlarıyla uğraşıyorum, yada geçmişin olumsuzluklarıyla.
Bu konuda çok okudum. Hemde çok, bu konuda okuduğum bazı yazıları sizlerle paylaşacağım.
Size en sevdiğim yazar Eckhart Tolle'nin Var Olmanın Gücü isimli kitaptan alıntılar yazacağım. Her okuduğumda elbette çok faydası oluyor. Size de tavsiye ederim.

Sevgilerimle

Güzarman

Eckhart Tolle insanoğlunun ebedi ızdarabının Egomuzdan kaynaklandığını söyler ve Egomuzun  var olmak için ya geçmiş veya gelecek düşüncelerinden beslendiğini anlatır. Egonun en büyük düşmanının ise Şimdi de varolmak ve anı yaşamak olduğundan bahseder.

Kitabının Geçmişi Beraberinde Taşımak isimli bölümünde şöyle bir hikaye vardır.

Tanzan ve Ekido şiddetli yağmurlardan sonra oldukça çamurlu bir hale gelmmiş olan toprak kır yolunda yürüyen iki Zen rahibidir. Bir köyün yakınından geçerlerken, yolun karşı tarafına geçmeye çalışan genç bir kadın görürler. Çamur çok derin olduğu için kadın üzerinndeki ipek kimonoyu berbat etmeden karşı tarafa geçemeyecektir. Tanzan hiç tereddüt etmeden kadını kucağına alıp yolun karşı tarafına geçirir.

Sonrasında rahipler sessizce yollarına devam ederler. Beş saat sonra, yaşadıkları tapınağa yaklaşırlarken, Ekido daha fazla kendini tutamayarak Tanzan'a döner.

-Neden kızı yolun karşı tarafına geçirdin? diye sorar. -Biz rahiplerin bu tür şeyler yapmaması gerekir.
-Ben kızı saatler önce bırakmıştım, der Tanzan. -Sen hala taşıyor musun?

Şimdi birinin sürekli Ekido gibi hoşuna gitmeyen olay veya durumları zihninde taşıyarak ve düşünce üstüne düşünce biririktirerek yaşadığını düşünürseniz, gezegendeki insanlarının çoğunun nasıl yaşadığı ile ilgili bir fikir edinmiş olursunuz. Zihinlerinde taşıdıkları yükün ağırlığına bakarmısınız?

İnsan eski duyguları sürdürme eğiliminde olduğundan neredeyse herkes eski duygusal acılarıyla kendi etrafında birr enerji alanı örer ki buna ACI BEDEN denir.

Öte yandan zaten sahip olduğumuz acı bedeni daha da büyütmekden vazgeçebiliriz. Eski duyguları biriktirmekten ve beraberimizde sürüklemeden kendimizi kurtarabiliriz.

ALEX O'LOUGHLIN

Biography


Alex O'Loughlin

Date of Birth :24 August 1976, Canberra, Australian Capital Territory, Australia

Birth Name :Alexander O'Lachlan
Height :6' 0¾" (1.85 m)

Mini Biography

The Australian actor Alex O'Loughlin was born in August 1976.

Alex started out his film career in 2004, when he starred in The Oyster Farmer as Jack Flange. The following year, he returned to the big screen in Feed as Michael Carter, a movie which he also co-produced and helped write. Also released that year was a movie titled Man-Thing, in which Alex played Deputy Eric Fraser.

However, his most recent role in a feature film was that of Marcus Bohem in The Invisible, released in 2007. Alex acted in the Australian miniseries "The Incredible Journey of Mary Bryant" as the title role's husband. Alex also made his way to American serialized television, on "The Shield" as Detective Kevin Hiatt, the newest member of the strike team. Alex can be seen in August Rush as Marshall, a movie being released in 2007, and also Whiteout, potentially in 2008. In 2005, he was nominated for The Australian Film Institute's "Best Lead Actor in Television" for his role in "Mary Bryant". In 2006 he was nominated for the Logie Awards' "Silver Logie" in the same category and role.

Trivia

Was a candidate for the role of James Bond which eventually went to Daniel Craig.
Graduated from the National Institute of Dramatic Art in Sydney in 2002.
Enjoys riding motorcycles, rock climbing, music and playing his guitar.
Was a fan of the heavy-metal band Iron Maiden as a kid.
Had a one-year holding contract with CBS regarding his role in "Moonlight" (2007).
Has a sister, who is one year younger than he.
His parents got divorced when he was two-years-old. He was born in the city of Canberra but grew up in Sydney. From the age of 10 he went back and forth between the two cities.
His father is a physics teacher and his mother is a nurse (who also plays the piano).
Was roommates with Jonathan Rhys Meyers in New York City during the filming of August Rush (2007). The two play brothers in the movie.
Did a lot of his stunt work in "Moonlight" (2007) and had some training in Kung Fu and and Tai Chi.
His last name is pronounced "O-lock-lin".
Began his career in the theater in Sydney, appearing in plays by Chekhov and Tolstoy.
His stepfather is Canadian.
Is of Irish and Scottish descent.
Befriended co-star David Blue during the filming of "Moonlight" (2007). The two have remained good friends.
Resides in West Hollywood, California.
Split from longtime girlfriend Holly Valance in February, 2009.
Has a son named Saxon.

Personal Quotes
I am a big fan of vampires. I've always been obsessed with the genre, and the beautiful romanticism and erotic kind of nature of the immortal being, the undead who lives on human blood.

Losing my anonymity in this world I think is something that I find terrifying (June 16 2005).

There were times I was thinking, 'What am I doing, this is crazy'. I was scared because I had no money and no ticket home. That is the time when everyone else packs up and leaves. But I remembered everything my grandfather taught me about the work ethic before he died. He was brought up out in the bush and his advice was 'put your head down and keep working, son, and you'll get what's coming to you'. You just push through.

Hürriyet